Klusmann (2006) tarafından gerçekleştirilen bir araştırmada, Hamburg ve Leipzig şehirlerinden, yerel nüfus kayıt ofislerinden rastgele seçilen 573 bireyden oluşan bir veri seti incelendi. Bu bireyler 30, 45 ve 60 yaş gruplarına ayrılmışı, toplamda 776 görüşme yapılmış ve yanıtlama oranı %30 olarak kaydedilmiştir. Araştırmada katılımcıların cinsel motivasyon ve arzuları, çeşitli ifadelere verdikleri yanıtlar üzerinden değerlendirilmiştir. Örneğin, "Siz ve partneriniz açısından aşağıdaki davranışlardan hangisi daha karakteristiktir? 'Sıkça seks yapmak ister' ifadesine verilen yanıtlar, katılımcının bu davranışı kendisine mi, partnerine mi yoksa her ikisine birden mi ya da hiçbirine mi atfettiği ile ölçülmüştür."
Sonuçlara göre, erkeklerin cinsel arzusu zaman içinde sabit kalmakta veya artmaktayken, kadınların cinsel arzusu zamanla azalma göstermektedir. Ancak, erkeklerin "şevkat arzusu" zamanla azalırken, kadınların bu tür arzuları genel olarak sabit kalmaktadır. İlişki süreleri ve yaşam şartları gibi faktörler bu ilişkiyi önemli ölçüde etkilemektedir. Örneğin, kadınların cinsel arzusu, erkek partnerle birlikte yaşamaya başladıktan sonra hızla azalırken, ayrı yaşayan kadınlarda bu düşüş daha az olmuştur. Ayrıca, erkek partnerin eğitim seviyesinin kadının seviyesinden yüksek olduğu durumlarda kadının cinsel arzusunun daha az azaldığı gözlemlenmiştir. Buna hipergami başlıklı yazıda değinmiştik ona da göz atmak isterseniz buraya tıklayın.
Evrimsel Perspektif
Klusmann, bu bulguların cinsel arzunun ilişkilerdeki farklılaşmasının, cinsiyetler arasındaki farklı evrimsel motivasyonlarla açıklanabileceğini öne sürmüştür. Erkeklerin, başka erkeklerle rekabeti önlemek ve üreme olasılığını maksimize etmek için cinsel arzularını yüksek tutma motivasyonları vardır. Kadınlar ise, erkek partnerle bir bağ oluşturup bu bağı koruma motivasyonu taşır, çünkü bu bağ, kadının ve çocuklarının kaynaklara erişimini sağlar.
Kadın Cinselliği ve Uzun Süreli İlişkiler
Araştırma, uzun süreli ilişkilerde kadın cinsel arzusunun azalma nedenlerini açıklamak için çeşitli hipotezler sunmuştur. Kadın cinselliğinin tarihsel olarak daha az seçici baskıya maruz kaldığı ve dolayısıyla evrimsel açıdan daha "eski" bir yapıya sahip olabileceği belirtilmiştir. Bu durum, kadının partnerine olan ilgisini kaybetmesini, erkeklerin çok eşlilik veya çoklu çiftleşme gibi davranışlarıyla tezat oluşturarak açıklayabilir.
Bir diğer teori ise "Coolidge etkisi"dir. Bu etki, çoğu hayvanda cinsel çeşitliliğin genetik çeşitliliği artırma amacıyla tercih edildiğini öne sürmektedir. Erkekler için aynı partnerle çiftleşmekte kaybedecek çok az şey varken, kadınların yüksek ebeveyn yatırımı sebebiyle yeni genetik çeşitlilik sağlamak amacıyla partner değiştirme motivasyonları olabilir.
Cohabitasyon ve İlişkisel Uyum
Kadın cinsel arzusunun azalması, eşlerin aynı evde yaşamasıyla yakından ilişkilidir. Bu durum, eşin bir aile üyesi gibi algılanmasına ve böylece bir tür "ensest kaçınma" mekanizmasının tetiklenmesine neden olabilir. Bu mekanizma, tarihsel olarak akraba çiftleşmeyi önlemek amacıyla evrimleşmiştir. Şu anki modern yaşamda, erkek ve kadının bu kadar yakın bir şekilde birlikte yaşaması evrimsel bir uyumsuzluk yaratabilir.
Modern Topluma Yansımalar
Araştırma, modern ışlevsel ilişkilerin evrimsel kökenlerle çeliştirici olabileceğini göstermektedir. Kadınlar, genelde uzun vadeli bağlanma kapasitesine sahip olmalarına rağmen, bu bağımlılığın çok hızlı bir şekilde azalması ilişki dinamiklerini karmaşıklaştırmaktadır. Bu durum, hem çiftlerin bireysel mutluluk arayışlarını hem de modern çiftlerin toplumsal rollerini yeniden düşünmelerini gerektirir. Kadın ve erkeklerin evrimsel kökenlerini anlamak, çiftlerin birbirlerini daha iyi anlamaları ve daha tatmin edici ilişkiler kurmaları için bir anahtar olabilir.
0 Yorumlar